2Clinical Chief Asst., Assoc. Dr.
3Clinic Chief, Prof. Dr.
Abstract
The importance of psychogenic factors in the development of a variety of dermatological diseases have been debated by many authors. The prominent role of autoimmunity, psychological and emotional factors are emphasized as contributing to the expression of vitiligo which can be viewed as a psychocutaneous disorder. The skin has a great psychosocial impact as an erogenic region all through life. In this article two cases of vitiligo in which sexual trauma has a precipitating role are presented and the clinical manifestations and stressor factors are discussed. Sexual trauma involves any kind of activity correlated with sexual desire without the consensus of the individual. Besides the negative effects associated with the disfiguring features of vitiligo, emotions like shame, rage due to sexual assaults have been deeply experienced in both of the cases. Negative emotions which have not been totally released with the occurence of vitiligo, lead to dysthymic disorder in the first case and Posttraumatic Stress Disorder (PTSD) and Obsessive Compulsive Disorder (OCD) in the second one.
2Klinik Şef Yrd., Doç. Dr.
3Klinik Şefi, Prof. Dr.
Cilt hastalıkları ile psikolojik etmenler arasındaki ilişkiye çeşitli yazarlar tarafından dikkat çekilmiştir. Bir psikokutanöz hastalık olarak değerlendirilen vitiligonun ortaya çıkışında otoimmünite, psikososyal ve emosyonel etmenlerin önemi vurgulanmaktadır. Bir erojen bölge olarak cilt, tüm yaşlarda büyük psikososyal önem taşır. Bu yazıda ortaya çıkışında cinsel travmanın önemli rol oynadığı iki vitiligo olgusu sunularak, klinik görünümleri ve stresör etmenler tartışılmıştır. Cinsel travma herhangi bir kişiye kendi isteği dışında, cinsel istek içererek yapılan her türlü cinsel eylemi içerir. Her iki olguda da vitiligonun neden olduğu görüntü bozukluğuna ilişkin olumsuz duygular yan ısıra cinsel tacizin yarattığı utanma, öfke gibi duygular yoğun olarak yaşanmaktadır. Olumsuz emosyonlar vitiligo belirtilerinin başlamasıyla yeteri kadar boşalamayıp, birinci olguda distimik bozukluk, ikinci olguda Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) belirtilerinin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.